Jim Carrey şöhrete kavuşmamışken arabasını Hollywood tepelerine sürüp orada Los Angeles’a bakarak başarının hayallerini kurarmış. Kendisini iyi hissettirmek için kendi adına oyunculuk ücreti karşılığı alacağı 10 milyon dolar değerinde bir çek yazmış ve 10 yıl sonrasına 1995 şükran gününe tarih yazarak cüzdanına koymuş. Bunu yaptığı sırada stand up yaparak geçimini sağlamaya çalışıyormuş, öyle pek para kazandığı filan yokmuş.
Her gün arabasını sürerken başarının ve sahip olacaklarının hayalini kurarmış, kendisini mutlu etmek için bunu yapıyormuş. Sahip olacaklarım etrafımda, sadece şu an için bana gelmiş değil diyormuş.
Ve 1995 şükran günü geldiğinde salak ile avanak filminden kendisinin kazanacağı 10 milyon dolarlık bir çek almış.
Epey bir süredir bu konu üzerine yazmak istemiştim, kendime bir mektup (çek) yazmadan başlamayayım demiştim, bir müddet önce mektubumu yazıp cüzdanıma ekledim. Yazı yazmak hedeflerimizi görmemizi de sağlıyor aslında, ve bunları unutmadan takip edebilmemizi kolaylaştırıyor.
Konu üzerine Benjamin Hardy’nin yazılarından birini alıntılıyorum,
Sabahları ilk iş olarak günlük yazmak, hedeflerimizi başaracağımız konusunda bilinçaltımızı yönlendirme işleminde çok önemlidir. Bilinç ve bilinçaltımız, yaratıcı beynimiz ve enerji seviyemiz uyandıktan sonra bu iş için çok uygundur.
Günlük olaylarından bu ve şu yazımda biraz bahsetmiştim, öncesinde de şu yazım vardı. Ben şu an için akşamları yazabiliyorum; fakat bahanelerimi yenebilirsem sabaha çevireceğim.
Kişisel başarı türünün ilk yazarlarından Napoleon Hill, hedefleri yazma konusuna istinaden Düşün ve Zengin Ol adlı kitabında, bilinçaltı zihin, hedeflerimizi en direk şekilde fiziksel karşılıklarına getirecektir, şeklinde bahsetmiştir.
Kitabın özetlemesini alta koyuyorum, farklı konular da var, belki ilginizi çekebilir.
Olumlu düşünmenin kendi hayatımdaki ufak etkilerinden de örnek vermem gerekirse, çalışma hayatımda yaşadığım bazı problemlerde olumsuzluğa kapılmadan bir şekilde düzelir düşünceleriyle devam ediyorum, bir keresinde servise bindiğimde 3-4 saat sonrasında bir problem yaratacak durum vardı, serviste uyuklayıp bu konu hakkında sorun olmayacağını düşünürken birden telefon çaldı ve aklıma gelmeyecek bir şekilde kısa sürede bu problem çözüldü. Benzerini en az 4-5 kez yaşamışımdır kısa süre içerisinde. Herşeyi kendimizin çözemeyeceğini bilmemiz önemli bence, yoksa mantığa oturtmaya çalışıp işin içinden çıkılmıyor kararına varabiliriz, ve bu çok tehlikeli bir durum.
Sabah günlükleri 5-15 dakika kadar sürebilir, hayallerimizi ve hedeflerimizi yazmamız, inancımızı ve arzumuzu arttıracaktır. Bunları başaracağımıza inanmazsak gerçekten başaramayız. Ve belirli bir hedefi gerçekten istemezsek, muhtemelen yapamayacağız da. Her sabah kendimize bunları hatırlatmalıyız, kendimizi inandırmalıyız ve gerçekten istemeliyiz. Bu şekilde hedeflerimiz doğrultusunda çalışıp odaklanmamız gereken kısma odaklanabiliriz. Hedeflerimize bitiş tarihi koymak da hedefi belirli hâle getirecektir. Bu hedeflerimiz konusunda atmamız gereken küçük adımları, ulaşmamız gereken insanları en küçük ayrıntısına kadar belirleyip ilerleme sağlayabiliriz.
Herkes bizim şu an bulunduğumuz yerden geçmiştir, hemen herkes diyelim 🙂 bazıları biraz önde başlayabiliyor, hatta baya baya önde başlayabiliyorlar.
Napoleon Hill’in farklı bir tekniğinden de bahsetmek istiyorum, bu teknik 3 adımdan oluşmaktadır ve görünmez konsey olarak adlandırılmıştır.
- adımda yatmadan önce kendimizi bir masada hayal ediyoruz. Etrafımızda bir grup insan olacaktır, bunlar ölü ya da yaşayan ünlü kişiler ya da tanıdıklarımız olabilir.
- adımda bir amaç belirliyoruz, bu toplantıyı yapmamızın hayatımızla ya da kişiliğimizle ilgili belirlediğimiz bir amacı olmalıdır. Vermek istediğimiz bir karar ya da istediğimiz bir değişim hakkında olabilir.
- adım ise bilgi ve yardım almak istediğimiz bir kişiyle tartışmak olacaktır, masadan istediğimiz bir kişiyle belirlediğimiz konu hakkında görüşeceğiz.
Hill bu tekniğin zamanla daha da gerçekçileştiğini kendi aklına gelemeyecek bilgisi dahi olmadığı konularda farklı fikirlerin konuşulduğunu söylemektedir.
Kendimden örnek vermem gerekirse, üniversitede bazı sınavlarda uykum gelirdi ve yapabileceklerimi yapıp sınıfta beklediğimden uyuklayabilirdim, bu anların bazılarında aklıma gelen düşüncelerle uyanıp cevapları değiştirdiğim olmuştur. “Sleep on it” diyebileceğimiz, üzerine uyuyup düşünmeyi içeren bir kavram aslında. Müdürlerimden biri bu konuyu yarın konuşalım derdi bazen, üzerine uyumak isterdi.
Şimdilik mutlu kalın, pozitif kalın, olumlu düşünün, çok dert edinmeyin, herşeyin çözümü var, herşeyin bir tarihi var..
Devamı gelecek..
Pozitif kalabilmek bazen zor olsa da hayatımızı olumlu yönde etkiliyor. Depresif müzikler dinlemek bile ortada hiç sorun yokken insanı karamsarlığa sokmuyor mu zaten? Bunun için de tam tersi diyebiliriz. Bir işi başlamadan önce inanmak gerekiyor, boşuna inanmak başarmanın yarısıdır dememişler. Bence beynimiz düşüncelerimize göre bizi yönlendiriyor, yani zor bir işi başaracağım derseniz belki de kendini daha çok yoruyor, zorluyor o işi çözmek için. Mutlu kalabilmek, olumlu bakabilmek, çok dert etmemek çok değerli olgular..
BeğenLiked by 1 kişi