Unesco’ya göre yaşlılık tanımı; “Bir insan konfor alanının dışına çıkamıyorsa, yeni şeyler öğrenmiyorsa, şaşırmıyorsa ve çoğu şeyi bildiğini düşünüyorsa, merak etmiyorsa, keşfetmiyorsa, geçmişte, anılarında yaşıyor ve sürekli eskiyi tekrar ediyorsa yaşlıdır.”
Geçtiğimiz günlerde Berker’le sıradanlık, tekdüzelik, evlilik ve emeklilik üzerine konuşuyorduk. Sonrasında ona bu tanımdan bahsettim ve bununla ilgili bir yazı yazmamı istedi. Adım adım yorumlayarak ilerleyeceğim.
Hepimiz çoğu konuda konfor alanında hissederiz ve bu bize mutluluk vermese bile güven verir. Konfor alanındaysak zaten bizi huzursuz edecek, rekabet etmemizi sağlayacak bir çok etmen ortadan kalkmış demektir. Bunu genelde iş yaşamında görürüz. Farklı bir bölüme geçmek, farklı bir şirkete geçmek, terfi almak ve beraberinde sorumluluk almak, yeni bir iş dünyasına atılmak, yeni bir iş kurmak tamamen konfor alanının dışına çıkmak demektir. Bunların getirdiği riskler de var elbet; düzenin bozulması, mutsuzluk, iş kaybı, maddi kaygılar vs. Bununla beraber rahat insan kendini geliştirme konusunda geride kalır, sorumluluk almaz ve sıradanlık olur. En iyi performansımızı göstermek için en büyük rakibimiz aslında biziz.
Yeni şeyler öğrenmek her yaşta, her alanda olması gereken bir değerdir. Bunu her anımızda istemeliyiz. Merak yer yüzündeki en güçlü duygulardan bir tanesidir. Yeni bir kitap, bir belgesel, bir yazı, bir kurs, bir sohbet, bir tartışma, bir oturum, bir sergi, yeni bir yer keşfetmek, gezi yeni bir şeyler öğrenebileceğimiz alanlardan bazılarıdır. Yeni bir şeyler öğrenmemek mevcut bilgilerim bana yeterli demektir. Kim olursa olsun hiç bir zaman bilgi yetmez çünkü sürekli zihnimizi yeni bilgilerle doldurabileceğimiz bir çağdayız. Kendime ileriki yaşlar için şöyle bir söz vermiştim; “yaşım ne kadar ilerlerse ilerlesin teknolojiyi, bilimi her zaman yakından takip edeceğim, şu an bir üst jenerasyonumuz gibi bu alanlara uzak kalmayacağım.”
Şaşırmamak da çok ilginç. Bir insanın artık şaşırmaması için hayattan herhangi bir sürpriz beklememesi gerekir. Bunun için de ya hayattan vazgeçmişlik ya da hayattaki her şeyi görmüş olduğunu iddia etme egosu gelebilir. Dün ben incir arılarına şaşırdım. Yolda gördüğünüz bir hayvanın bir davranışına şaşırabilirsiniz, okuduğunuz kitabın şok edici sonuyla şaşırabilirsiniz veya filmdeki bir olaya çok şaşırabilirsiniz. Bu his hatta çok güzel 🙂
Geçmişte anılarla yaşamak ve sürekli eskiyi tekrar etmek sanırım diğerlerinin bir sonucu ortaya çıkıyor. Hayatta yeni bir şey olmayınca, yeni olan hiç bir şeye şaşırmayınca geçmişte takılıp kalırsın. Geçmişe özlem duydukça geleceği şekillendiremezsin. Daha çok geçmişe bağlanırsın. Geçmişteki güzel anıları hatırlarsın ama gelecekteki güzel anıları kaçırırsın. Geçmişi güzel bir tecrübe olarak alıp, onu uzun tutmayacak şekilde yad etmek gerekir. Hayat hiçbir zaman beklemez. Zaman sürekli ilerler. Ne geçmişte yaşamalıyız ve gelecekte yaşamalıyız, anı yaşamak en güzeli.
Unesco bence yaşlılığı güzel tanımlamış. Bu tanıma göre kendini yaşlı hisseden var mı?
coşturuyorsun, bu yazıyı okuduktan sonra insan gençleşir zaten, bir gaza gelir, ben de zamanı kullanmak üzerine yazacağım azıcık, genciz güzeliz ne de olsa..
BeğenBeğen